ÖZELLİKLE SON BİR YILDA ÜRETİM VE İŞ GÜCÜ MALİYETLERİ HIZLI BİR ŞEKİLDE ARTARKEN, BİRİM DEĞERİ DÜŞÜK KALAN İHRACAT İÇ PAZARA GÖRE DAHA DÜŞÜK BİR CİRO YARATIYOR. BU DURUM BİR YANDAN İHRACATIN KÂRLILIĞINI AŞAĞI ÇEKERKEN, AYNI ZAMANDA SANAYİCİ AÇISINDAN İHRACATI CAZİP OLMAKTAN UZAKLAŞTIRIYOR.
İhracatta son dönemde yaşanan gelişmelerin temelinde, üretim maliyetleri önemli ölçüde artan imalatçının ihracattan elde ettiği gelirin aynı ölçüde artmaması yatıyor. Söz konusu durumun, son 10 yıllık döneme ilişkin verileri incelendiğimizde, 2022 yılından itibaren yaşanmaya başladığını görüyoruz ancak özellikle 2024 yılının ikinci yarısından itibaren bu sorun hızla derinleşmeye başladı. Başlıktaki soruyu analiz etmek için iki değişken kullanacağım. Bunların ilki, ara mallara ilişkin Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi ki bu endeks imalatta kullanılan ara mallarının satış fiyatındaki değişimi gösteriyor. Bu yönüyle iç pazardan girdi (ara malı) tedarik eden üreticilerin üretim maliyetlerindeki değişimi anlamak açısından bu verinin anlamlı olacağına inanıyorum. İkinci değişken ise TL cinsinden İhracat Birim Değer Endeksi olacak. Bu endeks, ihracatı yapılan her bir birimlik mal karşılığında TL cinsinden ihracatçının elde ettiği gelirdeki değişimi gösteriyor. Söz konusu endeks, ihracattan elde edilen dövizin ilgili dönemdeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesiyle hesaplanıyor. Her iki gösterge de endeks • 68 olduğu için dönemsel olarak bu endekslerin hareketine bakarak bir değerlendirme yapma imkânına sahip olabiliriz. Grafik 1’den görüleceği üzere TL cinsinden ihracat birim değeri son dönemde oldukça yavaşlamış durumda. Buna
karşılık ara malı yurt içi fiyat endeksi ise oldukça hızlı bir şekilde yükselmiş gözüküyor. Tarihsel olarak bu iki eğri arasındaki marjın artmasının sonuçlarını şu şekilde yorumlayabiliriz: İhracatın yerel para cinsinden birim değerinin üretim maliyetine göre yavaş artması, Türk ihracatçısının uluslararası pazarlardaki rekabetçi gücünü zorlamaktadır. Üretim maliyetlerindeki değişimi tek başına yurt içi üretici fiyat endeksi üzerinden değil işçilik maliyetleri üzerinden de takip etme şansına sahibiz. Grafik 2’de göreceğiniz çeyrekler bazında imalat sanayisi saatlik iş gücü maliyet endeksine göre, 2022 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren iş gücü maliyetlerinde bir tırmanış başlamış. Ülkemizdeki enflasyonist sürecin bir yansıması olarak görülebilecek bu durumun etkisinin tam anlaşılması için göreli bir karşılaştırma zorunlu olacak. Bunun için Grafik 3’te, çeyrekler bazında saatlik işgücü maliyet endeksi ortalamasını, ara malları için yurt içi üretici fiyat endeksi ortalamasına bölerek gösterebiliriz. Bu şekilde, iş gücü maliyetindeki artışın üretimin temel girdisi olan ara malı üretim maliyetindeki artışa oranını hesaplayabiliriz. İki endeks değerinin birbirine bölünmesi sonucunda ortaya çıkan Grafik 3 bize, 2015 yılının başında saatlik iş gücü maliyet endeksinin yurt içi üretici fiyat endeksinin yüzde 15’inin altında olduğunu söylüyor. Bu değer 2020 yılının başına kadar yüzde 15 bandında hareket ederken, bu tarihten itibaren azalma sürecine girilmiş ve yüzde 10’un altına kadar gerilemiş. 2023 yılının başından itibarense ters yönde hareketle tırmanışa geçmiş ve 2024 yılının sonunda yüzde 20 bandına çıkmış. Söz konusu analizin genelinden, ara malı yurt içi üretici fiyat endeksindeki ciddi yükselişe rağmen imalat sanayisinde iş gücü maliyetlerinin özellikle son bir yılda ciddi şekilde arttığını anlıyoruz. Saatlik iş gücü maliyetlerindeki bu göreli yükseliş, imalat tarafında sorunun yalnızca ara malı fiyatlarındaki artıştan kaynaklanmadığını, buna ek olarak iş gücü maliyetlerindeki göreli artışın da imalatı olumsuz etkilediğini bize söylüyor. Gelelim iş gücü maliyetindeki artışın ihracat üzerindeki etkilerine… Grafik 4 üzerinden de takip edebileceğimiz gibi, Grafik 3’ten farklı olarak bu kez çeyrekler bazında saatlik iş gücü maliyet endeksi ortalamasını ihracat birim fiyat endeksi ortalamasına bölerek analize başlayabiliriz. Bu şekilde iş gücü maliyetindeki artışın, birim fiyat olarak (TL bazında) ihracat gelirindeki artışa oranını hesaplayabiliriz. Bu grafik, 2023 yılından itibaren saatlik iş gücü maliyetinde göreli olarak (TL cinsinden ihracat birim fiyatına kıyasla) önemli bir yükselişe işaret ediyor. Son 10 yıllık dönemde yalnızca bir çeyrekte yüzde 46 oranı görülürken, 2024 yılında bu oran yüzde 50’nin üzerinde seyretmiş. TL cinsinden ihracat birim değer endeksi ile ithalat birim değer endekslerinin yer aldığı Grafik 5 de ihracat noktasında önemli ipuçlarını bize sunuyor. Grafiğe göre 2023 yılı ortasından itibaren ihracat ve ithalat eğrileri arasındaki fark açılıyor ve ithalatın TL cinsinden birim değeri görece daha yukarıda kalıyor. Endeks değerlerinden, ihracatçının yaptığı her 1 birimlik ihracat için TL cinsinden kazancının ithalata göre düşük
kaldığını söyleyebiliyoruz. 10 yıllık dönem içinde son 1,5 yılda görülen bu kırılma, ihracatçı açısından yurt dışı satışların cazibesinin azaldığı şeklinde yorumlanabilir. Birim değer cinsinden görülen bu farklılaşma kendini ciroda da gösteriyor. Grafik 6’da sanayicinin yurt içine ve yurt dışına yaptığı satışlardan elde ettiği ciro endekslerini bir arada görebiliyoruz. Bu iki endeks arasındaki farkın 2023 yılının ortasından itibaren ve özellikle 2024 yılında ciddi şekilde açıldığını rahatlıkla görebiliyoruz. Bu da sanayicinin ihracattan TL cinsinden kazancının, iç pazardan elde ettiği ciroya göre yavaşladığına işaret ediyor. Buraya kadar, özellikle son bir yılda üretim ve iş gücü maliyetleri hızlı bir şekilde artarken birim değeri düşük kalan ihracatın iç pazara göre daha düşük bir ciro yarattığı sonucuna ulaşıyoruz. Bu durum bir yandan ihracatın kârlılığını aşağı çekerken, aynı zamanda sanayici açısından ihracatı cazip olmaktan uzaklaştırıyor. TL cinsinden yapılan analizlerde ihracatın hem birim fiyat hem de ciro bazında istenilen noktadan uzak kalması, hiç kuşkusuz akla son dönemdeki kur düzeyinin ihracatı olumsuz etkileme olasılığını getiriyor. Dünya pazarlarında Çin gibi küresel rakiplerle rekabet eden Türk ihracatçısının bu pazarlardaki rekabet gücü, hiç kuşkusuz firmalarımızın teknolojik gücü ve verimlilikleriyle doğrudan alakalı olmakla birlikte kur düzeyinden de doğrudan etkileniyor. Çalışmanın bu kısmında, ihracata ilişkin tüm verilerin TL cinsinden ele alınması ve buna karşılık analiz sonuçlarının işaret ettiği son bir yıldaki ihracatçı aleyhine gelişen tablo, kurdaki değişimin Türk ihracatçısı açısından neden önemli olduğunu ortaya koyuyor. Açıkça söyleyebiliriz ki, maliyetlerindeki hızlı yükselişe rağmen TL’ye çevrildiğinde ihracat gelirleri (birim fiyat ve ciro) aynı hızda artmayan Türk ihracatçısının uluslararası pazarlarda rekabet gücü erozyona uğramaktadır. Potansiyel rekabet analizlerine göre, başta Çin olmak üzere, gerçekleşmemiş potansiyeli oldukça yüksek olan ülkelerle hem iç pazarda hem de dış pazarlarda rekabet eden Türkiye’nin rekabet gücünü pekiştirmesi zorunludur.