DİJİTAL SAVUNMA HATTINDA EN ZAYIF HALKA OLAN İNSAN FAKTÖRÜNÜ GÜÇLENDİREN SİBER GÜVENLİK EĞİTİMİ, KURULUŞLAR İÇİN KRİTİK ÖNEM TAŞIYOR. ARAŞTIRMALARA GÖRE VERİ İHLALLERİNİN YÜZDE 74’Ü SOSYAL MÜHENDİSLİK, HATALAR VEYA KÖTÜYE KULLANIM YOLUYLA BİR İNSAN HATASI İÇERİYOR.

Kuruluşların dijital varlıklarını ve paydaşlarının bilgilerini koruyan bir siber güvenlik stratejisi geliştirmesi, günümüzde zorunlu bir ihtiyaç haline geldi. Teknolojik çözümler her ne kadar gelişmiş olsa da insan kaynaklı güvenlik açıkları işletmeler için başlıca bir tehdit olmaya devam ediyor. Araştırmalar, veri ihlallerinin yüzde 74’ünün sosyal mühendislik, hatalar veya kötüye kullanım gibi insan unsurlarını içerdiğini ortaya koyuyor. Farklı bir araştırma ise çalışanların yüzde 43’ünün siber güvenliği tehlikeye atan hatalar yaptığını tespit ediyor. Çalışanların bu tür hataları genellikle yorgun oldukları, acele ettikleri ya da mevcut riski anlamadıkları için gerçekleştirdiğini ifade eden WatchGuard Türkiye, Yunanistan ve MEA Bölge Müdürü Yusuf Evmez, kuruluşlarda güçlü bir siber güvenlik kültürü oluşturmanın beş yolunu bakın nasıl sıralıyor? 1. Tehditlere karşı farkındalık geliştirilmeli: Kuruluşlarda güçlü bir siber güvenlik kültürü inşa etmenin temeli, farkındalık oluşturmaktan geçiyor. Çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA), kimlik avı dolandırıcılığı veya parola yöneticileri gibi konular çoğu zaman basit gibi görünse de çalışanların saldırganlar gibi düşünmeleri beklenmemeli. Bu nedenle kuruluşların, güvenlik eğitimlerini daha etkili hale getirmek için gerçekçi kimlik avı simülasyonları, departmanlara özel güvenlik senaryoları, kısa ve kolay tüketilebilen mikro öğrenme modülleri ve etkileşimli programlar sunması önem taşıyor. 2. Siber tehditlerin etkileri günlük hayatta örneklerle açıklanmalı: Çalışanları tehditlerin boyutuyla ilgili korkutmak kısa vadede işe yarasa da bu yöntem zamanla etkisini kaybediyor. Bu noktada güvenliği, sadece potansiyel tehlikelerle ilişkilendirmek yerine iş süreçleriyle ve kurumun genel hedefleriyle bağlantılı şekilde anlatmak daha etkili bir yöntemdir. Böylece güvenlik, teknik bir zorunluluğun yanı sıra organizasyonel başarıya katkı sağlayan ortak bir sorumluluk haline gelir. Bu yaklaşım, çalışanların güvenlik önlemlerine HAZİRAN 2025 daha ilgili ve istekli şekilde katılım göstermelerine de destek sağlar. 3. Günlük savunucularınızı etkinleştirin: Siber güvenlik savunması, yalnızca bilgi teknolojileri ya da siber güvenlik ekiplerinin görevi olmamalıdır. Pazarlama, finans veya operasyon ekiplerinden biri, gelen bir bağlantıya tıklamadan önce “Bunu açmalı mıyım?” diye sorduğunda aslında kuruluşun gerçek koruyucularından biri haline gelir. Bu tür bilinçli çalışanların desteklenmesi için kurum içinde hafif ama etkili bir güvenlik destek programı oluşturulabilir. Bu program, bilgi teknolojileri ekipleriyle düzenli aylık buluşmaları, yeni araç ve süreçlerin ön izlemelerini, şüpheli faaliyetlerin bildirilmesini teşvik eden uygulamaları içerebilir. 4. Güvenliği yaşayan bir yapı haline getirin: Siber güvenlik kültürü, değişen tehdit ortamına göre sürekli güncellenen esnek uygulamalarla gelişir. Bu nedenle uzun ve detaylı PDF dokümanlar yerine çevik, kullanıcı dostu yaklaşımlar tercih edilmeli. Eğitim içerikleri en az üç ayda bir gözden geçirilmeli, erişim yetkileri ve izinler düzenli olarak kontrol edilmeli, çalışanlardan da neyin işe yarayıp yaramadığına dair sürekli geri bildirim alınmalıdır. Çalışanlar, güvenlik uygulamalarının birlikte geliştiğini gördüğünde, bu sürece daha fazla katılım gösterir. 5. Kültür oluşmadan güvenlik sürdürülemez: Dünyanın en iyi teknolojik güvenlik çözümlerine sahip olmak bile çalışanlar güvenliği sahiplenmediğinde kuruluşu tehditlere karşı savunmasız bırakır. Bu süreç doğru değerleri benimsemek, çalışanlar arasında güveni güçlendirmek ve ortak hedefleri birlikte korumak anlamına gelir. Kurum içinde açık iletişim, sürekli eğitim ve çalışanların katkılarını değerli hissettikleri bir ortam yaratıldığında, güvenlik içselleştirilir ve kurumun günlük işleyişinin doğal bir parçası haline gelir.