MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN PAYLAŞILAN MAKİNE İMALAT SANAYİSİ KONSOLİDE VERİLERİNE GÖRE, 2025 YILININ İLK SEKİZ AYINDA TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI 18,5 MİLYAR DOLAR OLDU. İŞLETMELERİN İHRACAT STRATEJİLERİNİ YENİ DÖNEMDE FİYAT REKABETİ YERİNE TEDARİK GÜVENLİĞİ, YÜKSEK KALİTE STANDARTLARI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VAATLERİYLE FARKLILAŞMA ÜZERİNE KURMASI GEREKTİĞİNİ VURGULAYAN MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU “MAKİNE SEKTÖRÜ OLARAK TEKNOLOJİ SEVİYEMİZDEKİ YÜKSELİŞİ, İHRACAT BİRİM FİYATLARIMIZDAKİ TARİHİ SEVİYELERDEN DE OKUYABİLİYORUZ. TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET KOMPOZİSYONU İÇİNDE FARKLILAŞARAK; İHRACATTAKİ ARTIŞIMIZI MİKTARLA DEĞİL FİYATLA SAĞLAMIŞ OLMAMIZI, ÖLÇEKLERİMİZİ YENİDEN BÜYÜTECEĞİMİZ VAKİT SIÇRAMA YAPACAĞIMIZ ÜMİDİ İLE, 2025 YILININ ÖNEMLİ KAZANIMLARINDAN BİRİ OLARAK YORUMLUYORUZ.” DEDİ.


Makine imalat sanayisi konsolide verilerine göre, ocak-ağustos döneminde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı yüzde 0,3 artışla 18,5 milyar dolara ulaştı. Kilogram başına ortalama ihracat fiyatlarını 8 dolar gibi tarihi bir seviyeye yükselten sektör, dolar bazında yaşanan yüzde 7,7’lik fiyat artışıyla tonaj olarak yüzde 6,9’luk daralmayı karşıladı. İhracat birim fiyatlarının 8,3 dolar ile bu yılın zirvesini yaptığı ağustos ayında, miktar olarak yaşanan yüzde 12,3 daralma nedeniyle makine ihracatı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 azaldı. Ağustos ayındaki bu veriye rağmen, ihracatın 28,3 milyar dolar ile tarihi zirvelere yakın seyrettiği son 12 aylık dönemde, makine ihracatında gerileme yaşanmadı. • 6 alt sektörler olurken, en yüksek oranda düşüş ısıtıcılar ve fırınlar ile yük kaldırma, taşıma ve istifleme makinelerinde gözlemlendi. Sekiz aylık dönemde en büyük ihracat kalemleri de yüzde 1,8 artışla evsel ve endüstriyel soğutma makineleri ile yüzde 5,8 artışla içten yanmalı motorlar ve aksamları oldu. KUTLU KARAVELİOĞLU MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI Son aylarda yeniden yükselişe geçen Almanya’ya makine ihracatı, ağustos ayında yüzde 6,6 artış sağlayarak sekiz aylık dönemde 2 milyar doları geçti. Yine, ağustos ayında ABD pazarında yüzde 10,2’lik düşüş olsa da ocak-ağustos toplam verisinde ABD’ye ihracat yüzde 2’lik artışla pozitif bölgede kaldı. Romanya, Fas ve Ukrayna gibi makine sektörü açısından en büyükler arasında yer almayan alternatif pazarlarda ise yüzde 10’ları aşan artışlar kaydedildi. Ağustos ayında deri işleme makineleri ve ambalaj makineleri oransal olarak en fazla artış sağlayan 

“TEDARİK GÜVENLİĞİ, YÜKSEK STANDARTLAR VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VAAT EDİYORUZ”

Yılın ikinci yarısında, Avrupa’daki canlanmadan yararlanmanın ihracat için önemine dikkat çeken MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, makine sektörünün temel yaklaşımını şu şekilde açıkladı: “Tarife karmaşasının yıl bitmeden durulacağı beklentisi küresel talep ritmini hızlandırırken, makine gibi teknoloji yoğun sektörler için yeni bir rekabet döneminin kapısı aralanıyor. Gümrük tarifelerindeki artışlar ve ürün niteliğine ilişkin çapraşık birçok mekanizma ihracat rotalarını ve müşteri profilini değişime zorlarken, geleneksel pazarlarda keskinleşen rekabet de imalatçı ve tedarikçi arayışlarını nispeten düşük riskli ülkelere kaydırıyor. Ötelenmiş yatırım planlarının hızla gözden geçirildiği ve makine siparişlerinde iyileşmenin başladığı bu dönemde, Türkiye otomasyona ve tesisleşmeye elverişli üretim çeşitliliği, çabuk teslimat ve nitelikli servis kabiliyeti ile öne çıkacaktır. Bu çerçevede önceliklerimiz kısa vadede siparişleri konsolide etmeye dönük operasyonel çevikliği sağlamak; orta vadede ise pazar çeşitliliğiyle teknoloji yoğun ürünlerimize talebi artırmak olmalı. Yeni dönemde işletmeler, ihracat stratejilerini fiyat rekabeti yerine tedarik güvenliği, yüksek kalite standartları ve sürdürülebilirlik vaatleriyle farklılaşma üzerine kurmalı. Sayıları 169’a ulaşan ArGe merkeziyle bu alanda Türkiye’de lider olan sektörümüz, bunların büyük kısmını en çok Ar-Ge harcaması yapan ilk 500 arasına sokarak tam bir rol model oluşturmuştur. Teknoloji seviyemizdeki yükselişi, ihracat birim fiyatlarımızdaki tarihi seviyelerden de okuyabiliyoruz. Türkiye’nin dış ticaret kompozisyonu içinde farklılaşarak; ihracattaki artışımızı miktarla değil fiyatla sağlamış olmamızı, ölçeklerimizi yeniden büyüteceğimiz vakit sıçrama yapacağımız ümidi ile, 2025 yılının önemli kazanımlarından biri olarak yorumluyoruz.”

“AB’NİN KAYGILARINI CİDDİYE ALIYORUZ” 

Karşılıklı çerçeve anlaşmaları (TIFA’lar) ve tarifeler gibi piyasa güvenini sağlayan düzenleyici adımların küresel ticaret akışı üzerindeki etkisini artırmasının Türkiye için yeni fırsatlar oluşturduğuna dikkat çeken Karavelioğlu şunları söyledi: “Rusya-Çin yakınlığına karşı daha fazla uluslararası ortak arayan ve teknolojik egemenlik odağıyla Avrupa merkezli üretime yönelme sancıları çeken AB için Türkiye, özellikle makine imalatında standartlar ve kalite üzerinden sağlanan yüksek seviyeli entegrasyon sayesinde daima stratejik bir ortak oldu. Üretiminin büyük kısmını tedarik zincirlerine bağlayarak geliştirdiği bilgiyi tehlikeye atan Avrupalı şirketler, şimdilerde bilgi yoğun üretimden teknoloji yoğun üretime geri dönmeye çabalıyor. Ancak girişimcilik, yenilikçilik ve genç nesillerin sanayiye olan ilgisizliği gibi can alıcı sorunlarını çözebileceğinden emin olamadıklarından, Türkiye gibi güvenilir bir paydaşa duydukları ihtiyaç her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Ticaretinin kısıtlandığı durumlarda Türkiye’yi bir köprü veya kaçış noktası olarak da görmüş AB’nin, rüzgârların yön değiştirdiği günümüzde makine sektörümüzü ithalat ısı haritası üzerinden radarına almış olmasını yadırgamakla birlikte, fevkalade ciddiye alıyoruz. Böyle bakınca, makine sektörü için Çin menşeli tek tedarikçili yaklaşımdan uzaklaşıp yerli kapasiteyi artırmak; teknoloji, Ar-Ge ve üretim verimliliği yatırımlarımıza ara vermeksizin AB’nin bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek imalatçı profilini geliştirmek hayati bir öncelik haline geliyor. Bu gelişmelerin zorunlu kıldığı bir başka nokta da Batı ülkelerinde başlıca tedbir konusu haline gelen Çin’in, Türkiye’deki makine imalat yatırımlarını artırarak yerlileşmesi gereği... Bu hem güncel temmuz ayı verisine göre ABD’ye ihracatı yüzde 30 azalan Çin için hem de dolaylı ticaretin ek tarife riski taşıdığı Türkiye için artan bir zorunluluk.” 

“YÜKSEK TEKNOLOJİDE ENTEGRASYONUN GEREKLERİ FARKLILAŞIYOR”

Birleşik Krallık’ın ayrılmasıyla önemli bir askeri ve ekonomik güçten mahrum kalan ve ABD-Çin ekseninde teknolojik egemenliğini koruyabileceği tartışmalı hale gelen AB’de, ana stratejinin savunma kapasitesinin artırılması ve enerjide bağımlılığın azaltılması üzerine yeniden yazılmakta olduğuna işaret eden Karavelioğlu, Türkiye’nin risklerine ise şöyle değindi: “Üye ülkeler arasında teknoloji kapasitesi, sermaye ve beşerî yetenekler açısından tarihsel süreç içinde belirginleşen büyük farklılıklar, teknoloji tedarik zincirlerinin Avrupa çeperinden takviyesini zorunlu kılıyor. Bu manzarada iletişimden savunma elektroniğine, medikal cihazlardan yarı iletkenlere kadar yüksek teknoloji ithalatının önemli bir bölümünü AB’den yapan Türkiye’nin imtiyazlı bir yeri var. Sınai ortaklığı üst mertebeye taşıyabilmek AB’nin yüksek teknolojili ürünlere yönelik standartlarına uyumda dirayetli ve hızlı adımlar atmamızı gerektiriyor. Özellikle bu ay yürürlüğe giren AB Veri Yasası’nda öne çıkan sertifikasyon ihtiyacı, tüm imalat sektörlerimizi etkileyebilecek boyuttadır. Türkiye, AB yüksek teknoloji standartlarına ve yatırımlarına uyum sağlayabildiği ölçüde ‘bölgesel teknoloji üssü’ rolünü güçlendirebilir. Ama uyum sağlanamazsa, kritik teknolojilerde dışa bağımlılık artar.” 

“ÜRETİMİN FİNANSMANINA ÖZEL ARAÇLAR GELİŞTİRMELİYİZ”

GSYİH ikinci çeyrek tahminine göre sanayi sektöründe gözlemlenen yüzde 6,1’lik büyümenin, sıkı para politikasının etkilerinin azalması beklentileriyle de ilişkili olduğunu belirten Karavelioğlu şunları belirtti: “PMI verilerine göre imalat sanayisindeki daralmanın 16 ayı geride bıraktığı, makine sanayisinde yüzde 66,4’e kadar gerileyen kapasite kullanım oranlarının imalat sanayisinde yüzde 73,5 ile Mart 2023 sonrası en düşük seviyeye indiği bu dönemde sabit sermaye yatırımlarında yaşanan yüzde 8,8’lik büyüme, dezenflasyon politikalarının asıl yükünü sırtlayan üretim ve yatırım ortamında temellerin sağlam kaldığına yorulabilir. Fakat üretimin yüzde 5,6 düştüğü yılın ilk yedi ayında, tüm sanayi kolları içinde en fazla daralan sektör en yoğun ithalata maruz kalan makine imalatı oldu. Yine imalat sanayisinde ÜFE’nin aylık ortalama yüzde 2,8 arttığı ilk altı ayda, makine sektöründe bu oran yüzde 13,4’ü buldu. KOBİ ölçeğinde niş teknolojiler geliştirerek rekabetçi olmayı başarmış makine imalatçılarımızın aldığı hasarın nihayet temele kadar inmemesi için; para ve kredi politikalarının seçici biçimde gevşemesi ve hatta yerli üretimin sürdürülebilir finansmanına yönelik özel tedbirlerin geliştirilmesi gerekiyor. İç talebin yerli imalatçının lehine toparlanmasının ve dış talepteki iyileşmenin, makine sanayisini yeniden büyüme patikasına bir yıldan önce sokamayacağı öngörüleri ise ihracat gelirlerine ve finansman giderlerine yönelik her türlü sektörel tedbiri acil hale getiriyor.”