TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, SEKTÖREL RAPORLAR SERİSİNDE SON OLARAK MAKİNE SEKTÖRÜNÜN REKABETÇİLİĞİNE ODAKLANIYOR VE RİSKLER KADAR FIRSATLARI DA GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR. SEKTÖRÜN ÖNEMLİ BİR EŞİKTE DURDUĞUNUN ALTINI ÇİZEN RAPOR, TÜRKİYE’NİN REKABETÇİLİĞİNDEKİ DÜŞÜŞÜN NEDENLERİNİ VE NASIL TOPARLANILABİLECEĞİNİ ARAŞTIRIRKEN, DİJİTALLEŞME VE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN AÇTIĞI FIRSAT PENCERELERİNİN DE ALTINI ÇİZİYOR. ZORLUKLARLA DOLU BİR GERÇEKLİK İLE GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRECEK POTANSİYELİN ÇATIŞAN BİRLİKTELİĞİNİ SUNAN RAPOR, BU İKİ TABLOYU BİRLİKTE OKUMANIN ÖNEMİNE VURGU YAPIYOR.
Türkiye’nin Makinecileri markasıyla yurt dışında sürdürdüğü faaliyetler ve tanıtım çalışmalarıyla sektörün bilinirliğini artırmayı sürdüren Makine İhracatçıları Birliği (MAİB), üyelerini bilgilendirecek ve Türk makine sektörünün büyüme politikalarına ışık tutacak rapor ve çalışmalar ortaya koymaya da devam ediyor. Bu kapsamda, 2017’den bugüne makine imalat sektörünün yerel ve küresel değerlendirmelerinden sektörel envanter araştırma raporlarına, makro pazar analizlerinden ihracat potansiyeli araştırmalarına, sektörün dış pazar stratejilerinden katma değer ve ithal girdi kullanımı analizlerine ve nihayet makine sektörünün ilişkili diğer sektörlerle etkileşimlerine yönelik 35 farklı rapor yayımlayan Türkiye’nin Makinecileri, son olarak geçtiğimiz eylül ayında, makine sektörünün rekabetçiliğine odaklanan önemli bir çalışmayı daha kamuoyunun bilgisine sundu. Dijital dönüşüm, yapay zekâ, otomasyon ve yeşil dönüşüm kavramları yalnızca geleceğin değil, bugünün üretim ve ticaret gündemini de şekillendiriyor. Küresel değer zincirleri yeniden tasarlanırken, enerji ve emisyon standartları sıkılaşıyor, tedarik ağları jeopolitik gelişmelere göre yeniden yapılandırılıyor. Bu süreçte makine sektörü de hem ürün portföyü hem de üretim süreçleri bakımından eşi görülmemiş bir değişim yaşıyor. MAİB tarafından yayımlanan “Türkiye Makine Sanayiinin Rekabet Gücü” başlıklı rapor da Türkiye makine sektörünün küresel konumunu nesnel verilerle ortaya koyarken, sektörün üretim kapasitesini, ürün karmaşıklığını, Ar-Ge yoğunluğunu ve yeşil dönüşüm potansiyelini değerlendirerek, geleceğe dönük politika önerileri sunuyor. Bu kapsamda, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kalkınma Programı Direktörü H. Ekrem Cunedioğlu, TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burcu Fazlıoğlu ve Dilara Aydın’ın hazırladığı “Türkiye Makine Sanayiinin Rekabet Gücü” başlıklı raporun sadece sektör temsilcileri için değil politika belirleyici kurumların yetkilileri için de kıymetli bir referans olacağına inanıyoruz.
SANAYİNİN GİZLİ ŞAMPİYONU: MAKİNE SEKTÖRÜ
Verilere göre dünya makine imalatı 3,8 trilyon dolarlık dev bir hacme sahipken, Türkiye de hem üretim hem de nitelik açısından güçlü bir sıçrama sergiliyor. Türk makine sektörünün katma değeri son 10 yılda çift haneli büyürken, ihracatının yüzde 45’i de yüksek gelirli ve yüksek bağlantılı ürünlerden oluşuyor. 224 ürün grubunda rekabet gücü bulunan sektör, sadece hacimle değil, çeşitlilik ve teknoloji yoğunluğuyla da öne çıkıyor. Bu kapsamda, Ar-Ge harcamalarındaki artış, yapay zekâ ve dijital servis modellerine geçişteki ilerleme ile enerji verimli teknolojilere yönelimin altını çizen rapor, Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon hikâyesinde makine sektörünün neden “gizli şampiyon” olduğunu da rakamlarla ortaya koyuyor. Bilindiği üzere küresel sanayinin temelinde makine sektörü bulunuyor. Bu durum yalnızca üretim hatlarının merkezinde yer almasından değil, aynı zamanda pek çok sektöre teknoloji ve verimlilik kazandırmasından da kaynaklanıyor. Üretim kapasitesi, teknoloji düzeyi ve rekabet gücü makine sektörünün gelişimiyle yakından ilişkilendiriliyor. Makine üretimi; mühendislik, tasarım, Ar-Ge ve uluslararası standartlara uyum gerektiren bir alan olarak öne çıkarken, veriler, makine sektörünün hem dünya genelinde hem de Türkiye’de teknoloji, inovasyon ve katma değer açısından önemli bir konuma sahip olduğunu ortaya koyuyor.

DEV PAZAR VE YÜKSEK TEKNOLOJİ
Bu çerçevede rapor, küresel makine sektörünün 3,81 trilyon dolarlık bir ciro oluşturduğuna dikkat çekerken, önümüzdeki beş yılda bu hacmin 5 trilyon doların üzerine çıkacağı öngörüsünü de yineliyor. Bu büyüklük, makine sektörünün dünya ticaretindeki önemini de açık biçimde ortaya koyuyor. Bununla birlikte, sektörün öne çıkan bir başka yönü ise ürün karmaşıklığı düzeyi… Ürün karmaşıklığı endeksi, bir ülkenin üretim yapısının teknolojik ve bilgi yoğunluğunu ölçen bir gösterge olarak kullanılıyor. İleri teknolojiye dayalı ve yüksek bilgi gerektiren ürünler üreten ülkeler bu endekste üst sıralarda yer alırken, harmonize sistem sınıflamasında makine sektörünü temsil eden 84 kodlu fasıl da bu endekste ikinci sırada bulunuyor. Bu durum, makine üretiminin bilgi ve teknoloji üretimiyle yakından ilişkili olduğunu gösteriyor. Küresel ticaretteki paylar da dikkate alındığında, makine (84. Fasıl) ve bazı makine alt segmentlerini içeren elektrikli teçhizat (85. Fasıl) fasıllarının hem büyüklük hem de ürün çeşitliliği açısından diğer sektörlerden belirgin şekilde ayrıştığı görülüyor. Diğer yandan Türkiye, makine sektöründe yarattığı hacim dışında nitelikli ürün ortaya koymada gerçekleştirdiği güçlü sıçramayla da dikkat çekiyor. 2009-2023 döneminde makine sektörünün yurt içindeki reel katma değeri yıllık ortalama yüzde 12,9 büyürken, 2023 yılında sektörün toplam imalat katma değeri içindeki payı da yüzde 6,9 ile tarihi bir zirveye ulaşmıştı. Bu sadece ölçek artışı ile açıklanmıyor çünkü daha kritik olan nitelik tarafında da güçlü sinyaller var.
NİTELİK GÖSTERGELERİ TÜRKİYE LEHİNE
Diğer yandan Türkiye’nin makine ihracatı PRODY-PATH metoduyla analiz edildiğinde de dikkat çekici bir tablo ortaya çıkıyor. 2023 itibarıyla makine ihracatının yüzde 45,4’ü “yüksek gelir-yüksek bağlantı” (HPR-HPA) kategorisindeki alt segmentlerde gerçekleşmiş gözüküyor. Bu oranın, dünya makine ihracatı ortalaması olan yüzde 32,4’ün üzerinde olması da dikkat çekiyor. Ürün karmaşıklığı açısından yapılan değerlendirme de benzer bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’nin rekabetçi olduğu makine alt segmentlerinin ortalama PCI (ürün niteliği) skoru, rekabetçi olmayanlara göre bir miktar düşük kalsa da rekabetçi ürün sayısındaki artış dikkat çekiyor. Türkiye’nin, 2024 yılında ihraç ettiği 570 makine ürün grubunun 224’ünde rekabet gücü bulunuyor ve bu performans, Türkiye’yi en fazla makine ihracatı yapan 30 ülke arasında 7’nci sıraya taşıyor. Bir anlamda ürün çeşitliliği, sektörün küresel ölçekteki konumunu da güçlendiriyor. Türk makine sektörü geniş bir yelpazede rekabet avantajı oluştururken, bu durum kriz dönemlerinde risklerin dengelenmesine ve ihracatın uzun vadede sürdürülebilirliğinin korunmasına da katkı sağlıyor.

MAKİNE SEKTÖRÜ DİJİTAL VE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN DE DİNAMOSU
Diğer yandan, makine imalat sektörü, dijital dönüşüm sürecinin hem öznesi hem de taşıyıcısı konumunda bulunuyor. Endüstri 4.0, nesnelerin interneti sensörleri, yapay zekâ destekli kestirimci bakım ve dijital ikiz gibi teknolojiler doğrudan makine sektörünün geliştirdiği ve diğer alanlara aktardığı çözümler olarak karşımıza çıkıyor. Raporda yer alan örneklere göre, yapay zekâ ve Endüstri 4.0 uygulamaları üretkenliği yüzde 50’ye kadar artırabilirken, yapay zekâ tabanlı süreç iyileştirme ve kestirimci bakım uygulamaları da hat bazında yüzde 20 ila yüzde 30 verim artışı sağlıyor. Benzer şekilde, küresel robot stoku 20162023 arasında ikiye katlanarak 4,3 milyon üniteye, robot yoğunluğu ise 10.000 çalışanda 162 birime yükselmiş durumda. Özetle makine sektörü hem bu robotların üreticisi hem de en yoğun kullanıcılarından biri olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin yapay zekâ kullanımında da özel bir yeri var: KOBİ’lerin yapay zekâ kullanımı AB’de yüzde 14’ken Türkiye’de bu oran yüzde 18 seviyelerinde ilerliyor. Bulut bilişim ve büyük veri uygulamalarında da farkın azaldığı izleniyor. Bu gelişmeler, makine, yazılım ve hizmet temelli yeni iş modellerine geçiş için önemli bir zemin oluştururken, Türk üreticilerin donanım odaklı yapıdan veriye dayalı hizmet ekosistemine yönelmesi, ihracatta katma değeri artırabilecek bir dönüşüm olarak değerlendiriliyor. Yeşil dönüşüm alanında da makine sektörü çift yönlü bir rol üstleniyor. Hem kendi karbon ayak izini azaltmaya yönelik adımlar atıyor hem de temiz teknoloji çözümleriyle diğer sektörlerin emisyon azaltımına katkı sağlıyor. Enerji verimli motorlar, akıllı kompresörler, elektrik tahrikli sistemler ve geri kazanım odaklı uygulamalar, AB pazarında rekabet avantajını güçlendiren başlıca yenilik alanları arasında yer alıyor.
AR-GE VE İNOVASYON KAPASİTESİ ÇOK YÜKSEK
Makine sektörü, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin en yoğun yürütüldüğü alanlardan bir olmayı da sürdürüyor. Orta ve büyük ölçekli makine firmalarının Ar-Ge harcamaları, imalat sanayisinin aynı ölçeklerdeki ortalamalarının üzerinde seyrediyor. Bununla birlikte, 2023 yılı verilerine göre Avrupa’da makine firmalarının net satışlarına oranla Ar-Ge harcamaları ortalama yüzde 4 seviyesindeyken, Türkiye’de bu oran yüzde 0,42 seviyesinde gerçekleşiyor. Yaklaşık 10 katlık bu fark dikkat çekse de eğilim artış yönünde ilerliyor. 2023’ten 2024’e geçerken küçük ölçekli işletmeler hariç tüm ölçeklerde makine sektörünün Ar-Ge yoğunluğunun yükseldiği ve her ölçek ortalamasının genel sanayi ortalamasının üzerinde olduğu görülüyor. Artan Ar-Ge yatırımları, Türk makine sektörünün uluslararası teknoloji rekabetinde daha görünür hale gelmesine katkı sağlıyor.

EKONOMİK OMURGA ETKİSİ: İLERİ-GERİ BAĞLANTILAR, YAYILMA VE ÇARPAN
Gelelim makine sektörünün diğer sektörlerle ilişkisine… Makine sektörü, ileri (diğer sektörlere sermaye malı ve teknoloji tedariki) ve geri bağlantılarıyla (metal, elektronik, kimya, bilişim gibi alanlardan girdi talebi) ekonomide merkezi konumda yer alıyor. 64 faaliyet alanını hem girdi hem de çıktı ilişkilerine göre inceleyen çalışmalar, makine sektörünü en bağlantılı alanlardan biri olarak gösteriyor. Sektördeki bir verimlilik artışı veya teknolojik gelişme, otomotivden gıdaya kadar birçok üretim alanında yayılma etkisi oluşturuyor. Bu yönüyle makine sektörü, teknoloji ve inovasyon politikalarında stratejik bir kaldıraç işlevi görüyor.
GELECEĞİN YOL HARİTASI
Son olarak rapor, 2025’in ikinci çeyreğinde makine üretimi ve ihracatının doygunluk noktasına ulaştığını ve yeni stratejiye ihtiyaç duyulduğunu da vurguluyor. Buna göre öneriler de hızlı büyüyen makine alt segmentlerine odaklanmak ve ürün çeşitliliğini artırmak; Ar-Ge fonu ve mükemmeliyet merkezleriyle inovasyon kapasitesini güçlendirmek; dijital dönüşüm akademisi ve robotik yatırımlarına teşvik sağlamak; karbon yönetimi altyapısı ve enerji verimliliği hibe destekleri oluşturmak; finansmanı teminatsız krediler ve sermaye piyasası araçlarıyla çeşitlendirmek; para ve maliye politikasında istikrar sağlayarak dış talep yönetimini güçlendirmek; dost ve yakın pazarlara yönelim (friend shoring) ve Çin ile dengeli ilişkiler kurmak gibi başlıklarda toplanıyor.
