MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN PAYLAŞILAN MAKİNE İMALAT SANAYİSİ KONSOLİDE VERİLERİNE GÖRE, 2025 YILININ İLK YEDİ AYINDA TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI 16,2 MİLYAR DOLAR OLDU. İHRACATTA SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARININ ÜRETİM VE FAALİYET ORTAMININ MÜSAİTLİĞİNE BAĞLI OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKEN MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU “2026’NIN BU YILDAN İYİ OLACAĞINA GÜVEN, ENFLASYON DÜŞERKEN FAİZİN YÜKSEK TUTULMAYACAĞININ VE ÜRETİMİN ALEYHİNDEKİ İTHALATIN DESTEKLENMEYECEĞİNİN GÖSTERİLMESİ İLE ANCAK TELKİN EDİLEBİLİR. MEVCUT SEVİYESİNDE BOLCA DÖVİZ ALMAYA VE İTHALATA YETEN TL, ÜRETMEYEREK ENFLASYONDAN KAÇAMAYACAĞIMIZ GERÇEĞİNİ GİZLEYEBİLİYOR. SON BEŞ YILDA ÜRETİMİNİ İKİYE, İHRACATINI 1,5’E KATLAYAN MAKİNE İMALAT SEKTÖRÜNÜN HIZLI ARTMIŞ İŞLETME SERMAYESİ İHTİYACINA KAYNAK AYIRMANIN ENFLASYONİST BİR ETKİSİ OLMAYACAĞI GİBİ; KISITSIZ VE UYGUN FİNANSMANA ERİŞİM SEKTÖRÜN KALDIĞI YERDEN DEVAMI İÇİN ELZEMDİR.” DEDİ.

Makine imalat sanayisi konsolide verilerine göre, ocak-temmuz döneminde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı yüzde 0,9 artışla 16,2 milyar dolara ulaştı. Sektör ihracatı bu dönemde miktar bazında yüzde 6,1 azalırken, ortalama kilogram fiyatları ise yüzde 6,7 artışla 7,9 dolara yükseldi. Temmuz ayında aylık bazda yüzde 4,4’lük yükseliş kaydeden sektörün, yıllıklandırılmış verilere göre ihracatı yüzde 0,6 artışla 28,4 milyar dolar oldu. İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre geçen ay pozitife dönen Almanya’ya makine ihracatı, yedi aylık dönemde yüzde 1,7 yükselirken, ocak-temmuz döneminde 1,8 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştiği Almanya’nın ardından 1 milyar dolarla ABD ikinci sırada yer aldı. ABD’ye aylık bazda yüzde 9,2’lik dikkat çekici bir artış kaydedilen temmuz ayında Kazakistan’a ihracat yüzde 46, Fas’a ise yüzde 37 kadar yükseldi. Rusya’dan sonra en fazla daralma yaşanan pazar Polonya oldu. Temmuz ayında ambalaj makineleri ile ısıtıcı ve fırınların ihracatında yüzde 40’ın üzerinde artışlar görülürken, aylık bazda en fazla düşüş rulmanlar ile kauçuk ve plastik işleme makinelerinde yaşandı. Yedi aylık dönemde en büyük ihracat kalemi yüzde 4,7 artışla evsel ve endüstriyel soğutma makineleri oldu.
“AB MÜZAKERE MASASINDA PES ETTİ”
ABD-AB gümrük anlaşmasını güç dengelerinde yeni bir mimarinin sancılı doğumu olarak yorumlayan MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, anlaşmanın etkilerini şöyle değerlendirdi: “Rusya ile anlaşamadıkları takdirde bu ülke ile ticaret yapan ülkelere ikincil tarifeler uygulayacağı tehdidini sürdüren Trump’ın, bu itibarla Hindistan’ın gümrük vergisini yüzde 50’ye yükseltmesi, vergi silahını çekinmeden kullanmaya devam edeceğini gösterdi. Süreci el yükselterek açan ama müzakere masasında ABD’nin baskılarına boyun eğen AB ise belirsizliğin maliyetine katlanmaktansa zaten yüksek olan kazancından fedakârlık etmeyi kabullenerek pragmatik bir yaklaşım sergiledi. Transatlantik ticareti iyileştirmek gayesine dayandırdığı tavizler, ticari entegrasyonumuzun en fazla olduğu bu kıtanın sanayi ve imalat sektörüne yüksek mali külfetler getireceğinden bizim gibi ana tedarikçilerini de etkileyecek. Fakat yapılan anlaşmanın, makine ihracatımız için kritik önemdeki Almanya’yı göreli olarak koruduğunu düşünüyor ve bu ülkeye ihracatımızda yakın vadede olumsuz bir tablo yaşanmayacağını öngörüyoruz.” Belirlenen tarifelerin enflasyonist etkilerinin sınırlı kalması, merkez bankalarının parasal gevşeme adımlarını sürdürmesine imkân tanıyacak gibi görünse de yatırım ve sanayi ikliminin hâlâ kırılgan olduğunu ifade eden Karavelioğlu, “Küresel sanayi PMI’nın temmuz ayında yeniden daralma bölgesine inmesi, ticaret müzakereleri ve tarife belirsizliklerinin reel üretimi tahminlerin ötesinde baskıladığını gösteriyor. Bu açıdan DTÖ’nün dünya mal ticaretinde nominal artış olacağı öngörüsü ve resesyon beklentilerinin geri çekilmesi olumlu. Ancak siparişlerde devam eden düşüş, tarifelerin netleşmesiyle yeni bir döneme girilecek olsa da üretim, yatırım ve istihdam üzerindeki baskının bir müddet daha süreceğine işaret ediyor.” dedi.
“AVRUPA İTHALATI İÇİN İKAZ SİSTEMİ KURDU”
Avrupa Komisyonu’nun ithalatı normalin dışında büyüyen mal grupları ve mahreç ülkeleri belirlemek üzere oluşturduğu İthalat Gözetim Çalışma Grubu’nun üçüncü ısı haritası raporunu da ele alan Karavelioğlu şunları söyledi: “ABD’nin ilave gümrük vergileri ve ithalat kısıtlamalarının, kendisine yönelen mallarda olağan dışı artışa yol açmasından çekinen AB, bizim uzun zamandır yurt içinde dillendirdiğimiz bir önlemi ivedilikle hayata geçirdi ve periyodik bir ısı haritasıyla hareketlenen rotaları ve mal gruplarını analiz etmeye başladı. Daha önce çelikte olduğu gibi bu incelemelere dayanarak iç pazarına sistemli biçimde taarruz eden mallara karşı ticari önlemler uygulayacak. AB’ye kalite ve normlar üzerinden entegre olmuş sanayimizle herhangi bir tehdit oluşturmayacağımız bilinmekle birlikte; takip edilen ülkeler arasına alınmamız, gerek güncellenmesi için ısrarcı olduğumuz Gümrük Birliği gerekse üzerimizden geçebilecek mallara dair endişeler bakımından manidardır. Raporun; AB’ye ihracatta makine ekipman ve bunların servis hizmetleri konusunda hâlihazırda Türkiye’nin ortalamanın altında, Çin’in ise ortalamanın çok üstünde bir artışı olduğu tespiti de üzerine derhal ve dikkatle eğilmemiz gereken konulardan biri olmalıdır.”
“TÜRKİYE ÜZERİNDEN GEÇECEK MAKİNELERE KARŞI UYANIK OLMALIYIZ”
Makine ithalatında son 12 aydaki gerilemenin, son üç ayda görülen ivmelenme ve özellikle haziran ayında kaydedilen yüzde 15,4’lük artışla yeniden yükseliş trendine girdiğine dikkat çeken Karavelioğlu şu değerlendirmede bulundu: “Yılın ilk yarısında Çin’den makine ithalatındaki yüzde 18,1’lik artış, Türkiye’nin küresel değer ve tedarik zincirinde Batı’nın önlem almaya çalıştığı bu ülkeye olan bağımlılığını güçlendiriyor. Bu tablo, korumacılığın hızla arttığı ve tarifelerin ticaret rotalarını saptırdığı bir dönemde Türkiye’nin ithalat politikasındaki göreli esnekliği ortaya koyuyor. Pazar dengelerini yerli üreticiler aleyhine sarsan bu durum, sanayi ve ticaret politikalarının uyumunda hassas ayarın önemine de işaret ediyor. Özellikle teknolojik derinliği yüksek ürünlerde ithalatın yapısal bağımlılığa dönüşmemesi için yatırım ve üretim kapasitesini artıracak uzun vadeli stratejilerin hızla devreye alınması kritik önem taşıyor.” Bu noktada pazar çeşitliliğini ve ikili iş birliklerini geliştirmek üzere Türkiye ile Katar arasında yürürlüğe giren ortaklık anlaşmalarını da değerlendiren Karavelioğlu şunları belirtti: “Katar ile imzalanan TEOA; Türkiye’nin genel dış ticaret dengesi için olumlu bir çerçeve sunsa da makine sektörü özelinde dikkatle yönetilmesi gereken hassasiyetler barındırıyor. Katar, üretim kabiliyeti ve ihracat yapısı bakımından doğrudan rekabet yaratmayacağı gibi Türkiye’nin pazar ve proje çeşitliliğini artırma hedefine destek verecek finansman gücüne sahip. Buna karşılık, Çin menşeli makinelerin Katar üzerinden millileştirilip sıfır gümrükle Türkiye’ye girmesi, uzun vadede ‘ticaret sapması’ riskini gündeme getirebilir. Gümrüksüz ticaret Katar’ı Türkiye’nin ithalat üssüne dönüştürebilir. Bu tür etkileri hızla fark edecek bir erken uyarı mekanizması hem iç rekabetin korunması hem de ana ihracat pazarlarımızdaki konforumuz için güvence sağlayacaktır.”
“2026’YA FARKLI BAŞLAYABİLMELİYİZ”
Yılın geride kalan bölümünde iç ve dış talepteki daralmanın yanı sıra makine sektörü üzerinde ithalat baskısı ve yüksek finansman maliyetlerinin etkisini sürdürdüğünü belirten Karavelioğlu şunları söyledi: “Son 1,5 yıldır süreklilik kazanan ve yılın ilk yarısında yüzde 6,5 olarak gerçekleşen makine üretimindeki daralma, sektörümüzün kapasite kullanım oranlarını ve verimliliğini aşağı çekmeye devam ediyor. Genel İmalat Sanayisinde yüzde 74,2 olan KKO, makine imalatında yüzde 65,7 seviyesinde. Sektörümüzde yurt dışı ÜFE’de yıllık artış yüzde 33,3 gibi yüksek bir düzeye ulaşmış durumda ve bu uluslararası rekabet gücümüzü önemli ölçüde zayıflatıyor. Reel sektörde olumsuz koşulların ağırlaşması iktisadi faaliyet zincirlerinde kırılmaları tetiklerken, sanayi ve hizmetin bütün sektörlerine mal veren makine imalatçılarının tedarikçi ve müşterilerinin mali durumlarını yakından izlemesi kritik hale gelmiş durumda.” TİM’in, yeni mottosu “İşimiz Üretim, Gücümüz İhracat” ile ihracatta sürdürülebilir başarının üretim ve faaliyet ortamının müsaitliğine bağlı olduğuna dikkat çektiğini belirten Karavelioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Farklı başlayabilmeyi umduğumuz 2026’nın bu yıldan daha iyi olacağına güven, enflasyon düşerken faizin yüksek tutulmayacağının ve üretimin aleyhindeki ithalatın desteklenmeyeceğinin gösterilmesi ile ancak telkin olunabilir. Mevcut seviyesinde bolca döviz almaya ve ithalata yeten TL, üretmeyerek enflasyondan kaçamayacağımız gerçeğini gizleyebiliyor. Son beş yılda üretimini ikiye, ihracatını 1,5’e katlayan makine imalat sektörünün hızlı artmış işletme sermayesi ihtiyacına kaynak ayırmanın enflasyonist bir etkisi olmayacağı gibi; kısıtsız ve uygun finansmana erişim sektörün kaldığı yerden devamı için elzemdir.”
